9 Aralık

Bilgi Edinme Hakkı

 

1.     GİRİŞ

 

Demokratik devletlerin en büyük yapı taşlarından biri de ifade özgürlüğüdür. Devleti devlet yapan ana unsurun toplum olduğunu, toplumu da toplum yapan ana unsurun birey olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Yönetilen halk, kendilerini yönetenlerin fikirlerini ve aldıkları kararları şeffaf olarak öğrenme, bunlar üzerine tartışabilme hakkına sahip olması gerektiği gibi, toplumun tamamını ilgilendiren hususlarda yönetilenler ile yönetenlerin ortak istişaresi ile sonuca varılması gerekmektedir. Tarih boyunca terazinin bir kefesine bireyi, bir kefesine de devleti koyduğumuzda aralarındaki eşitsizlik, bireyin devletin karşısındaki güçsüzlüğü, devletin tek taraflı işlemleri ile bireyin yaşadığı mağduriyetler göz önüne alındığında, birey her zaman zayıf halka olmuştur. Toplumun her bireyi kamuyu ilgilendiren her konuda bilgi edinme hakkına sahip olması gerekmektedir. Bu yüzden demokratik devletler, halkına karşı şeffaflık ilkesini, ulaşılabilirlik ilkesini ve cevap verebilirlik ilkesini ön plana alarak, etkin ve verimli bir şekilde yönetmeyi tercih etmektedirler. Tek yanlı işlemleri ile vatandaşına mağduriyet yaşatan, halkının görüş ve isteklerine cevap vermeyen, keyfiyetle ve liyakatsiz yönetilen her devlet, günün sonunda hüsranla yok olmaya mahkumdur.

 

            Nitekim demokratik devletlerde, devlet – birey eşitsizliği karşısında bireyi güçlü kılabilecek bir hak verilmektedir. Bu hak “bilgi edinme” hakkıdır. Ülkemizde ise, bilgi edinme hakkının varlığı çok eski zamanlara dayanmamakla birlikte, 24.10.2003 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanarak, yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile ülkemizde de demokratik devlet prensibinde bir adım daha ileri gidilmiştir. Fakat, unutulmamalıdır ki asıl önemli olan kanunu uygulamaktır.

 

Bu yazıda,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM)  24973/15 başvuru numaralı Cangı v. Türkiye kararının detayları ifade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, kanunla öngörülebilirlik ve halkın bekçi köpeği rolü kapsamında incelenerek, değerlendirilecektir.

 

 2.     İfade Özgürlüğü

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü şu şekilde düzenlemektedir; [1]

“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.

2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin,, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlemesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının  önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için  gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”

Ülkemizde ise, ifade özgürlüğü Anayasa’nın 26. Maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında, AİHS’in “ifade özgürlüğü” maddesi ile benzer şekilde düzenlenmiştir.

İfade özgürlüğü ile ilgili olarak, gerek AİHS’in gerekse Anayasa’nın ilgili hükümlerinde bu hak ve özgürlük sınırsız olarak düzenlenmemiştir. İlk bentte özgürlüğün kapsamını düzenlemekle birlikte, maddenin devam eden bentlerinde de sınırlamalar düzenlenmiştir. İfade özgürlüğü ile ilgili yapılan yasal düzenlemelerin lafzına bakıldığında, sınırlamalar saklı kalmak kaydıyla, bireye verilen haklar; haber, fikir, bilgi alma, bunlar üzerinde kanaat oluşturma ve bunları yayma hakları tanımaktadır. Bu haklardan biri olan ve ifade özgürlüğünün alt başlıklarından biri olmakla birlikte kanun ile düzenlenen “Bilgi edinme hakkı” ise, bireyi devlet karşısında sınırlı ölçüde güçlendirebilecek bir hak olarak karşımıza çıkmıştır.

 

3.     Bilgi Edinme Hakkı

 

Şahsi tanımlamama göre; Bilgi edinme hakkı, devletin kurum ve kuruluşlarının görevlerinden dolayı elinde bulundurduğu bilgi ve belgeleri kişinin talep etmesi halinde, kanundaki sınırlamalar saklı kalmak kaydıyla, bu bilgi ve belgelere kişinin ulaşmasını sağlayan bir haktır.

 

Cavidan Soykan ise “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Bilgi Edinme Hakkı” başlıklı makalesinde Bilgi Edinme Hakkını ; “herkesin hic¸ bir devlet mu¨dahalesi olmaksızın kendi sec¸imi dogˆrultusunda veya basın ve digˆer haberles¸me imkanları ile her tu¨rlu¨ bilgiyi elde edebilmesini, hic¸ bir devlet mu¨dahalesi olmaksızın tu¨m o¨zel kaynaklardaki bilgiye ulas¸abilmesini ve devletin elinde tuttugˆu kamuyu ilgilendiren her tu¨rlu¨ veriye eris¸ebilmesini ifade etmektedir.” şeklinde tanımlanmaktadır.[2]

 

Ülkemizde Bilgi Edinme Hakkı ile ilgili yasal düzenleme 9 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu 24 Nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.  Kanunun amacı,  “demokratik ve s¸effaf yo¨netimin geregˆi olan es¸itlik, tarafsızlık ve ac¸ıklık ilkelerine uygun olarak”  kis¸ilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esasları düzenlemektedir.[3] Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yürürlüğü girdiği tarihte, henüz bu hakkın anayasal bir dayanağı bulunmamaktaydı. Bilgi Edinme Hakkı ile ilgili olarak Anayasa’da düzenleme 2010 tarihinde yapılmıştır. Demokratik adımlarla ilerleyen bir devletin “şeffaf yönetim” ilkeleri doğrultusunda bireylere verdiği bu hakkın Anayasa ile güvence altına almasının bir hayli uzun sürmesi de, bu hakkın aslında ne kadar kullandırılmak istenip istenmediği konusunda da düşüncelere sebebiyet vermektedir.

 

Bilgi edinme hakkını, gerçek veya tüzel her kişi kullanabilmekle birlikte; kanun gereği yabancılar ise, ancak karşılıklılık çerçevesinde ve kendileri ya da faaliyetleri kapsamında bilgi edinme hakkından yararlanabilmektedirler.

 

Bilgi edinme hakkı kapsamımda istenecek bilgi ve belgeler; kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelerden olması gerekliliği ile Kanun’un Dördüncü Bölümü altında “Bilgi Edinme Hakkının Sınırları” başlığı altında bertilen istisnalar dışında olması gerekmektedir.

 

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere, bu hakkın kullanımı dolayısıyla istenen bilgi ve belgelerin kamu kurum ve kuruluşlarının iş yüklerinin üzerine bir yük yüklememesi gerekmektedir. Her ne kadar kanunda bu şekilde düzenlemiş olsa da , bu sınırlama kamu kurum ve kuruşları tarafından keyfiyete sebebiyet verecek şekilde yorumlanmaması gerekmektedir. Eğer ki, istenen bilgi ve belgeler kurum veya kuruluşların faaliyet alanı içerisinde istenen belgelerden ise ve de bunların verilmesi ayrıca bir külfet doğurmayacaksa başvurucuya verilmesi gerekmektedir. Belirtmek gerekirse, bilgi edinme hakkı dolayısıyla kişilere sınırsız olarak bilgi ve belge verilmesi mümkün değildir. Sınırlamaların, müdahalenin ise ancak kanunla ile düzenlenmesi gerekmektedir. Aksinin keyfiyete sebebiyet vereceği ise kuşkusuzdur.

 

4.     Cangı / Türkiye Kararı

                  Başvurucu, Arif Ali Cangı, İzmir’de yaşayan bir avukattır. Allianoi Girişim isimli grupta ve bazı STK’larda hak savunucusudur. Yortanlı baraj yapımı projesi ile tehdit altında bulunan Allianoi antik kentinin yıkılmaması ve sular altında kalmaması için kendisi ve temsil ettiği sivil toplum kuruluşları adına sürecin takipçisi olmuştur. Antik kentin korunması ve baraj projesi planlaması amacıyla toplanan, Ku¨ltu¨rel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu, Devlet Su İşleri Müdürlüğü yetkilileri toplantıya katılmış, toplantıya Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün Başkan Yardımcısı başkanlık etmiştir. Bu toplantının yapıldığını öğrenen Cangı, toplantıda verilen kararlara ilişkin tutanağın imzalı bir nüshasını Ku¨ltu¨rel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu’nda talep etmiş, kurul bu talebi kurumlara özel bir toplantı olması sebebi ile reddetmiştir. Başvurucu/ Cangı tarafından ret kararına karşı BEDK’ ya (Bilgi Edinme  Değerlendirme Kurulu) toplantıda verilen kararların imzasız bir nüshasının kendisinde bulunduğunu, ancak hem kamunun bilgilendirilmesi adına hem de kararın yasallığının denetimi için imzalı bir örneğinin tarafına verilmesi gerektiğini belirterek, itirazda bulunmuştur.  BEDK,  26 Ocak 2012 tarihinde 4982 sy. Bilgi Edinme Hakkı Kanunun 26. Maddesinin 1. Fıkrasını gerekçe göstererek , itirazı reddetmiştir. Bunun üzerine , kararın kaldırılması için İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunan başvurucunun itirazı, yine reddedilmiştir. İtirazın reddedilmesi üzerine istinaf kanun yoluna başvurulmuş, kararın usul ve hukuka uygun olduğu kanaati ile istinaf talepleri reddedilmiştir.  Bu kez , Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılmış ancak, AYM’de başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. İç hukuk yollarını tüketen başvurucu, AİHS’in 10. Maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’ e başvurmuştur.

AİHM esas hakkında incelemesinde, Magyar Helsinki Bizottsag kararında ortaya çıkartılan kriterler doğrultusunda incelemesini yapmıştır. Bu kriterler ;

-        Bilgi talebinin amacı,

-        Araştırılan bilgilerin niteliği,

-        Başvuranın rolü,

-        Talep edilen bilgilerin kullanılabilirliği ,

Olup, hakkın kapsamını tanımlayıp, müdahalenin varlığının olup olmadığı somut olay özelinde değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, AİHM başvurucunun başvurusunun kabul edilebilir olduğuna ve AİHS’in 10. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.[4]

 

5.     Cangı / Türkiye Kararının Bilgi Edinme Hakkı Kapsamında Değerlendirilmesi

 

     4982 sayılı Bili Edinme Hakkı Kanunu kapsamında, bireyin kamu kurum ve kuruluşlarından talep edilecek bilgi veya belgelerin ellerinde bulunan ya da faaliyetleri gereği ellerinde bulunması gereken bilgi veya olmalardan gerekmesi ve kurum ve kuruluşlara ayrıca bir iş külfeti yüklememesi gerekmektedir. Somut olayımızda ise, toplantıda alınan kararlara ilişkin imzalı nüshayı Kültürel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu’ndan talep etmiştir. Kararı detaylı olarak incelediğimizde görüleceği üzere, söz konusu toplantıya Kültürel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu da katılmış ve toplantı kurulun binasında yapılmıştır. Nitekim başvurucu da bu belge ve bilgileri Kültürel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu’ndan talep etmiştir, istenen belge kurula ayrıca bir iş külfeti yüklemeyeceği de açıkça ortadadır.

 

Ayrıca kanun gereği, istenen bilgi veya belgelerin kanun kapsamında talep edilebilecek bilgi ve belgelerden olması gerekmektedir. Başvurucunun talep ettiği belgenin verilmemesi üzerine , BEDK 4982 sy. Bilgi Edinme Hakkı Kanunun 26. Maddesinin 1. Fıkrasını gerekçe göstererek , itirazı reddetmişti. BEDK 4982 sy. Bilgi Edinme Hakkı Kanunun 26. Maddesinin 1. Fıkrası’na bakıldığında aynen; “ Kurum ve kurulus¸ların faaliyetlerini yu¨ru¨tmek u¨zere, elde ettikleri go¨ru¨s¸, bilgi notu, teklif ve tavsiye niteligˆindeki bilgi veya belgeler, kurum ve kurulus¸ tarafından aksi kararlas¸tırılmadıkc¸a bilgi edinme hakkı kapsamındadır.” Şeklinde düzenlenmiştir. AİHM’in somut olaya ilişkin incelemesinde de görüleceği üzere; bilgi veya belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamında verilmemesi için, ancak kurum tarafından aksi bir karar alınması gerekmektedir. BEDK bu maddeyi yorum yolu ile genişleterek, imzalı nüshayı vermemek için keyfi olarak bu maddeyi gerekçe göstermektedir. Kaldı ki, toplantı ile ilgili 3. Kişilere bilgi verilmeyeceğine ilişkin bir karar olmuş olsa idi, başvurucunun belgeyi talep etmesi halinde bu karar kendisine gösterilerek, reddedilirdi.

 

Bilgi edinme hakkı ile ifade özgürlüğünü birbirinden ayırt etmek mümkün değildir. Bilgi edinme hakkı , ifade özgürlüğünün alt başlığı olup, bilgi edinme hakkının kullanılıp kullanılmaması ile ilgili bir somut olayı değerlendirirken ifade özgürlüğü kapsamında da değerlendirmek gerekecektir. AİHM’in müdahalenin varlığını tespiti için,  gerek Magyar Helsinki Bizottsag kararında, gerekse Cangı/ Türkiye kararında ortaya koyduğu  ;

-        Bilgi talebinin amacı,

-        Araştırılan bilgilerin niteliği,

-        Başvuranın rolü,

-        Talep edilen bilgilerin kullanılabilirliği ,

Kriterlerle incelenmesi halinde hakkın ihlalinin bulunup bulunmadığı sonucuna erişilecektir. Müdahale, yani diğer bir deyişle sınırlama, bir temel hak ve özgürlük için yapılıyorsa, bunun mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Bilgi edinme hakkına ilişkin sınırlamalar / müdahaleler de BEHK’da düzenlenmiştir.

 

            5.1. Bilgi Talebinin Amacı

 

Başvurucu / Cangı , gerek bireysel olarak, gerekse mensubu olduğu STK’lar nezdinde kamu adına hak savunucusudur. Baraj yapımı ile kültürel bir miras olan antik kentin uğrayacağı tahribatlara engel olmak ve doğayı korumak adına bu sürecin takipçisi olmuştur. Talep ettiği belgenin imzasız bir nüshasını elinde bulunduran başvurucu da bilmektedir ki; imzasız olan bir belgenin hiçbir şekilde yasal geçerliliği ve önemi yoktur. Bu belge ile kamuoyunu, tahribatı engellemek için bilgilendiremeyeceği ve toparlayamayacağını, ayrıca Mahkemeler nezdinde hiçbir delil unsuru olmadığı açıkça ortadadır. Bu belgenin imzalı nüshası, kamunun menfaatine ve kamunun aydınlatılmasın da önemli bir role sahiptir. Nitekim gerek AİHS’in 10. maddesi, gerekse Anayasa’nın 26 maddesi gereği, bu belgenin verilmesi, başvurucunun haber almak veya haber vermek hakkını, yani ifade özgürlüğü hakkını kullanabilmesi için gereklidir. Belge talebinin amacı, kamuyu bilgilendirmek ve mahkemelere delil olarak sunulmasıdır.

 

5.2. Bilginin ya da belgenin niteliği

           

Başvurucunun talep ettiği bilgi ya da belge, baraj suların altında kültürel bir mirasın yok olması hususunda olup, bu durum tartışmasız olarak toplumun tamamını ilgilendirmektedir. Kurumlar arasında yapılan toplantı ve devamında alınan kararlar, kamu yararının olup olmadığı konusunda incelenmesi gereken bir karardır. Kamuyu bu şekilde ilgilendiren bir kararın tartışmaya açılması, bu kararın şeffaf yönetim ilkesi ile kamu ile paylaşılması gereken bir bilgi olduğu tartışmasız olup, demokratik devlet anlayışını benimseyen toplumun bir gereğidir. [5] Netice olarak, başvurucu tarafından talep edilen belge, kesin ve güvenilir bilgiyi sunmak amacıya yüksek kamu yararını ilgilendiren ve kültürel bir mirasın yok olmasını engelleyecek nitelikte bir belgedir.

 

Ayrıca belirtmek gerekirse, başvurucu bu belge ve bilgileri Kültürel ve Doğal Mirasları Koruma Kurulu’ndan talep etmiştir, toplantının kurulun hizmet binasında yapıldığı ve ilgililerin de toplantıya katıldığı göz önüne alındığında, istenen belge kurula ayrıca bir iş külfeti yüklemeyeceği de açıkça ortadadır.

 

            5.3. Başvuranın Rolü (Halkın Bekçi Köpeği Rolü)

            Başvurucunun rolü , yok olmak üzere olan antik kenti korumak için gerek Allianoi girişim grubunun üyesi olması, gerekse bu konu ile ilgili yargılama süreçlerinde avukat olarak STK’ları temsil ettiği göz önüne alındığında, kamuyu bilgilendirmek ve bu yok olma sürecinde kamuoyu oluşturmak için , “halkın bekçi köpeği” rolünü üstlenmiştir. Nitekim AİHM kararının 35. Paragrafında, Magyar Helsinki Bizottsag kararına atıfla başvurucunun bu rolü üstlendiğini belirtmiştir.

 

Halkın bekçi köpeği rolünün şahsi tanımlamama göre neyi ifade ettiğini inceleyecek olursak;

“Halkın bekçi köpeği” deyimi ile atfedilen rol aslında, devlet kamu ve kuruluşlarının kamuyu ilgilendiren konularda aldığı kararlarında, sivil toplum kuruluşları ve medya gibi kamuyu aydınlatacak, bilgilendirecek kuruluşların, yapılan işlemlerde ve alınan kararlarda hesap verilebilirliği arttırma, kamunun zararına alınacak kararları bertaraf etme, vb. amaçları ile kamuyu aydınlatan, bilgilendiren ve menfaatlerini koruyan kişi veya kişiler topluluğudur.

 

Somut olayımızda da başvurucunun rolü açısından talep edilen bilgi ve belgelerin kamu menfaati doğrultusunda verilmesi gerektiği tartışmasızdır.

 

5.4. Talep edilen bilgilerin veya belgelerin kullanılabilirliği

 

Talep edilen bilgi veya belgeler ; kamuyu bilgilendirerek, antik kentin baraj suları ile yok olmasını engellemek amacıyla kamuoyu oluşturmak için kullanılması ile birlikte, kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınan kararların iptali için delil niteliğinde kullanacağı tartışmasızdır.

 

6.     Müdahalenin Haklılığı: Kanunla Öngörülebilirlik ya da Meşru Amaç

Müdahale, yani diğer bir deyişle sınırlama, bir temel hak ve özgürlük için yapılıyorsa, bunun mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde müdahalenin keyfiyetle ve yasaya aykırı olarak yapıldığı hususu ortaya çıkacaktır. AİHM kararının 38. Paragrafında da aynen belirtildiği gibi; “İfade özgürlüğü hakkının kullanılmasına yönelik bir müdahalenin haklı gösterilmesi için “kanunla öngörülmesi”, Sözleşme’nin 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen meşru amaçlardan birini ya da birkaçını hedeflemesi ve “demokratik bir toplumda gerekli” olması gerekmektedir.” [6] ifade özgürlüğü ancak iki ihtimalde kısıtlanması mümkündür. Bunlar ; müdahalenin sınırlandırılması ya kanunla öngörülebilir olması gerekmektedir ya da AİHS’in 10/2 fıkrasındaki meşru amaçlardan birinin bulunması gerekmektedir.

 

Somut olayımızda ise, müdahale,  4982 sayılı Kanun’un 26. Maddesinin 1. Fıkrası gerekçe gösterilerek yapılmıştır. Kanunun ilgili maddesinin lafzına baktığımızda; “ Kurum ve kurulus¸ların faaliyetlerini yu¨ru¨tmek u¨zere, elde ettikleri go¨ru¨s¸, bilgi notu, teklif ve tavsiye niteligˆindeki bilgi veya belgeler, kurum ve kurulus¸ tarafından aksi kararlas¸tırılmadıkc¸a bilgi edinme hakkı kapsamındadır.” Şeklinde düzenlenmiş olup, bilgi edinme hakkı ile ilgili bir istisna içermektedir. Bu istisna “kurum veya kuruluş tarafından aksi kararlaştırılmadıkça” ibaresidir. BEDK, maddedeki bilgi edinme hakkı kapsamına giren bilgi ve belgeleri, bu istisnaya tabi tutarak, başvurucunun talep ettiği bilgi ve belgeleri vermekten kaçınmanın yolunu bulmuştur. Deyim yerinde ise “minareyi çalan kılıfını hazırlar” ifadesi tam olarak bu olaya uygun olmuştur. Keza AİHM’in incelemesinde de bu gerekçenin kanunla öngörülebilir olmadığı ve meşru bir amaç içermediği anlaşılarak, müdahalenin haksız ve hukuka aykırı olduğunu kanısına varılmıştır.   

 

Öyle ki, Anayasa Mahkemesi’nin de kanunla öngörülebilirlik ilkesini göz önüne alarak, temel bir hak olan “bilgi edinme hakkına” ancak kanunla müdahale edilebileceğini, BEDK ‘nun başvurucuya bilgi ve belgeleri vermemek için keyfiyetle ve hukuka aykırı bir şekilde karar verdiği kanaatine varması gerekirken; başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermesi, iç hukukta ve uygulamada “Bilgi Edinme Hakkının” bir temel hak olduğu özümsemesinin henüz yapılamadığını gözler önüne sermiştir.

 

7.     Sonuç

 

Cangı / Türkiye kararını ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı kapsamında incelediğimiz üzere; gerek AİHM’in hakkın kapsamı ve müdahalenin varlığı konusundaki kriterlerinin sonucunda, gerekse AİHS ve iç hukuktaki yasal düzenlemeler neticesinde, başvurucunun İfade Özgürlüğü ve alt başlığı olan, ayrıca kanunla düzenlenen bilgi edinme hakkının ihlal edildiği sonucu açıkça ortadadır. Şeffaf yönetim ve yönetime katılma ilkesini gözeten demokratik bir devletin, Anayasa ile güvence altına alınan ve kanunla düzenlenen hakka karşı, ilgili kurum ve kuruluşlarının yasaya aykırı bir şekilde keyfiyetle müdahale etmesi kabul edilemezdir. Başvurucunun tek gayesi, halkın bekçi köpeği rolünü üstlenerek, baraj sularının altında kalacak bir kültürel mirası korumak olup; kamu menfaatine ters düşen ve bilgi edinme hakkı kapsamında elde edebileceği belgenin imzalı suretinin keyfiyetle ve yasaya aykırı bir şekilde verilmemesi, kamuyu bilgilendirme ve aydınlatma amacını zedelemiştir. Anayasa ile verilen temel hak ve özgürlüğe, ancak kanun ile müdahale edilebileceği, sınırlanabileceği tartışmasızken; somut olayda iç hukuk yollarında, müdahaleye gerekçe gösterilen madde (BEHK’nun 26/1 fıkrası) geniş yorumlanarak, özünde bilgi edinme hakkı kapsamında olan bilgi ve belgeler, sanki bir istisnaya tabiymiş gibi değerlendirilmiştir. Bilgi Edinme Hakkının gerek kamu kurum ve kuruluşlarınca, gerekse Mahkemelerce özümsenmediğini, bu hakkını kullanan kişilere karşı her somut olay özelinde değerlendirme yapılmaksızın taleplerinin hukuka ve yasaya aykırı bir şekilde reddedildiği kanısı oluşmaktadır.


Av. Beyza Çolakoğlu 

Demirkılıç Hukuk 

 

8.     Kaynakça

https://www.anayasa.gov.tr/media/3542/aihs_tr.pdf E.T.:04.12.2020

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/266/2401.pdf    E.T.: 04.12.2020

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4982.pdf E.T:05.12.2020

AI·HM, Cangı/ Tu¨rkiye Bas¸vurusu, Bas¸vuru No. 24973/15

Av. Alp Cerrahoğlu, Cangı/Tu¨rkı·ye Kararı U¨zerı·nden Bı·lgı· Edı·nme Hakkına Daı·r I·nceleme



[4] AI·HM, Cangı/ Tu¨rkiye Bas¸vurusu, Bas¸vuru No. 24973/15

 

[5] Av. Alp Cerrahoğlu, Cangı/Tu¨rkı·ye Kararı U¨zerı·nden Bı·lgı· Edı·nme Hakkına Daı·r I·nceleme

[6] AI·HM, Cangı/ Tu¨rkiye Bas¸vurusu, Bas¸vuru No. 24973/15, 38. paragraf